HAYAT BİR MARATON…

Geçtiğimiz pazar günü Amsterdam Maraton koşusuna katıldım. İlk olarak katıldığım maraton koşusunda; 42 km 195 m koştum. Benim için hayli ilginç ve zor bir deneyim olduğunu paylaşmak isterim.
Son beş ay koşuya hazırlanma heyecanıyla, biraz sınırlarımı fazla zorladığımın farkında olmamışım ki, koşudan bir ay önce dizimi sakatladığımı öğrendim. İlk defa katılacağım yarış öncesinde böyle bir sağlık problemi yaşadım için önce moralim bozuldu. Daha sonra doktorumla konuşarak; koşuda hız yapma konusunda zorlamayacağım sözüyle, devam kararı aldım.
Çok popüler ve katılımı çok yoğun bir maraton parkuru olan Amsterdam koşu; yoğun bir kalabalık ile başladı. Yarışın 11. Km lerinde ayağım diğer koşuculara takıldı ve düştüm. Dirseğim ve sakatlanan dizimin kanadığını gördüm. Biraz burup yürümeye başladım. Durmadım ve oturmadım. İlerlediğimde sağlık ekiplerini gördüm ve pansuman yaptılar kolumdaki ve dizimdeki yaralara. Koşuya bu şekilde biraz ara vermek moralimi bozmuştu. Devam etme konusunda gelgitler yaşadığımı hatırlıyorum. Fakat geçtiğimiz 5 ay boyunca bu koşuya hazırlanmıştım. Bu şekilde yarım bırakmak doğru olmayacaktı.
Mola istasyonunda muz yedim ve su içtim, yavaşta olsa koşuya devam etmeye başladım.
30 kilometreler civarında; garip bir şey oldu. Sanki vücudum ikiye ayrılmış hissiyatı oluştu. Belimden aşağısını; bacaklarımı hissetmiyordum. Sanki benim bacaklarım yoktu. Hareket halindeydim. Ve bir de baktım ki ; ben gökyüzündeyim; aşıda birisinin koştuğunu görüyorum. O koşan kişi bana benziyor…Benim. Evet ben hem gökyüzündeyim hem de yer üzerinde koşuyorum. Fakat koşan ben’e bakıyorum; bacakları yok. Çok şaşırıyorum. Nasıl olur böyle bir şey. Gök yüzünden; koşan halimi izliyorum ve bacaklarım olmadan koşuyorum. Bu hissiyat ve şaşkınlıkla kaç kilometre koştum tam hatırlamıyorum. Çok tuhaf duygular içindeydim.
Bir an ana dilimde bana soru sorulduğunu duydum. Üyesi olduğum koşu grubunda ADIM ADIM'dan bir kişi bana bişeyler sormaya başladı. Hatırlamıyorum. Sanırım, iyi durumda olmadığımı farketttiği için; benimle birlikte koşmaya başladı. Yarışı bitirmeme çok az kaldığını, birlikte koşarak yüreklendirmeye çabalıyordu. Yalnız olmadığımın hissiyatıyla birlikte daha enerjili koşamaya başlamıştım. Kalabalığın arasında kaybettiğim, destekçim sayesinde bir de baktım son kilometrelere girmişim. Koşuyu planladığım ( 4 saat 20 dk.) zaman diliminde bitiremedim. Ama pes edip yarıda da bırakmadım. 5 saat 5 dk ile tamamladım. Koşu sonrasında gönderilen istatistikleri incelediğimde; yarışın son 4 kilometrelerinde karşılaştığım ve beni yüreklendiren kişi ile karşılamamla birlikte; koşu hızım iki katına çıkmış. Yalnız olmadığımızı bilmek ve destek görmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha yaşayarak deneyimledim.
Bir daha Maratonda koşacak mıyım? Bilmiyorum. Yaşadığım 5 saat 5 dk cık deneyim bana; Hayatın kendisinin bir bir maraton olduğunu gösterdi. Hayatımız içinde hayaller kuruyoruz, planlar yapıyoruz, bizim dışımızda gelişen olaylarla birlikte; planlar gerçekleşmeyebiliyor. Moralimiz bozuluyor. Sendeliyoruz. Düşüyoruz. Ayağa kalktığımızda yola devam etmek önemli. Durup dinlenebiliriz. Ne yöne gideceğimize bakarak devam etmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Pes etmeden, devam etmek.
Ve en önemliside; sevdiğimiz ve güvendiğimiz insanlaradan güç alarak, paylaşarak yola devam etmek.
Hayallerimizin peşinden koşmak.
Özlem Tuna